15 Ocak 2011 Cumartesi

Eminönü Sevdası...

Hani bazen  yalnız,huzursuz ve kırgın uyanırsınız bazı sabahlara.Oysa belirli bir sebebi yoktur. Bir dost,bir arkadaş,biraz huzur ararsınız,öyle uyandım işte ben de bu sabah... Bir dost bir arkadaş bulamayınca yanıbaşımda ben de huzuru bulmak istedim Eminönü'nde.



Eminönü,Sultanhamam her zaman bana huzur vermiştir.Bu semtin dokusu,kokusu,telaşlı sokakları, büyülüdür, sihirlidir sanki, buram buram nostalji kokar.
Kadıköy den güzel bir motor sefası...Sabah çayı,yeni demlenmiş, miss gibi,


ve martılar eşliğindeKadıköyü geride baırakıp demir aldık Eminönü'ne...



Hava da çok güzel,biraz soğuk ama güneş pırıl pırıl,güneşin parlaması soğuğu unutturuyor.
Motordan iner inmez balık kokuları karşılıyor sizi.Simitçiler...



Turşucular...


Lokmacılar...


Ama en güzeli ise kestaneciler...


Mısır çarşısının girişinde,pastırma ve baharat kokuları arasında,

Sıcacık çıtır çıtır kestane keyfini burada yaşamanında tadı bir başka...


Her köşede ayrı bir tarih,her köşede ayrı bir renk,resmen büyülüyor insanı,seviyorum ben buraları...


Mısır çarşısına yayılan o muhteşem koku, Kuru Kahveci Mehmet Efendinin önünde götürüyor beni, yeni kavrulmuş kahve kokusunu içime çeke çeke sıra bekleyip hiç aklımda yokken kahvenin o misss kokusuna kapılıp, kahve aldıktan sonra Mısır Çarşısının kokusunu içime çeke çeke tahtakaleye doğru yürüdüm...

Yeni caminin güvercinleri...

Kıyıda köşede kalmış,gizlenmiş öyle çok lezzet varki keşfedilmeyi bekleyen...Kıyıda köşede kalmış fakat tadından lezzetinden hiç bir şey kaybetmemiş.Gizli saklı sevdalar gibi...


Buralara kadar gelip hacı Bekir'e uğramadan,çiftekavrulmuş lokum ile fındıklı akide şekeri almadan dönmek olmaz tabiki...


Hacı Bekir'in lokumları şekerlemeleri kadar ünlü olan, demirhindi şerbetinin en güzeli de burada içilir.
Güzel bir günün sonunda hayatı koklamanın mutluluğu ve damağımda demirhindi şerbetinin enfes tadı eşliğinde,huzuru yakalamış olarak dönüyorum.



Dönüş yolunda kız kulesi,martılar,bembeyaz köpüklerle veda ediyor,


Haydarpaşa Garı, İstanbul'un ön kapsısı,özlemlerin kavuşmalara dönüştüğü muhteşem mekan,biraz yara aldıysa da  tüm ihtişamıyla arkamda kalıyor,

Balık ekmek keyfi ise bir daha ki Eminönü seferine kaldı.Eşlik etmek isteyenlere duyrulur...

8 yorum:

  1. Müthişsin Özlem Abla...Eve döndüğümde ilk yaptığım şey, senin bloğuna girmek...O kadar güzel konular, özel anlatımları ve muhteşem resimlerle anlatıyorsun ki, resmen okurken mest oluyorum, huzur buluyorum...Bugün ki yazını okurken, seninle beraber ben de hissettim ve yaşadım yaşadıklarını...

    YanıtlaSil
  2. O zaman balık ekmek keyfine sen de geliyosun, iki kişi olduk demektir...

    YanıtlaSil
  3. Özoşş Kardeş :)17 Ocak 2011 03:30

    Ahh o gemide bende olsaydım nınım nınım nım nı nı nım ...

    YanıtlaSil
  4. Özoşum sankim Yaşarın sesi geldi kulağıma...:)

    YanıtlaSil
  5. kuşlar her baharda gelirler...Bir daha ki balık ekmek te bende varım derler :)

    YanıtlaSil
  6. bensiz eminönü ha !!!!!

    YanıtlaSil
  7. ARkadaşım zaten İstanbul'u çok Özledim,bu Eminönü yayını mis gibi deniz ve balık kokusu,mısır çarşısı baharat kokuları,Hele hele Hacı Bekir...Ama ben en kırmızıları var ya karanfilli akide...Yaa yeter artık diyorum.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. O zaman bir İstanbul zamanı gelmiş,ayarlayıp küçük bir kaçamak güzel olur,belki birlikte Eminönü kaçamağı yaparız..

      Sil