31 Ocak 2011 Pazartesi

Kırmızı ve Tatlı...

Handan Hanım'ın Çikolatalarını  görünce dayanamadım, hemen denedim kalpli kutu hazırdı zaten,



Yoğun bir günün sonunda küçük bir mutluluk, üstelik tatlı mı tatlı...

Benimkiler biraz şekilsiz oldu, fındıklı, kayısılı, portakallı, şekilsiz  ama tadı şahane...



Tarifi için Handan Hanım'a  http://alternatifmutfak.blogspot.com/ bir tık lütfen...




                                      Eveeettt çikolatalar doldu sıra geldi kucak dolusu sevgiye...

29 Ocak 2011 Cumartesi

Şubat geliyor...AŞK ve KIRMIZI...


AŞK bize mutluluk veren, coşku veren,  hayatı olumlu  hissetmemizi  sağlayan her şeyin adı olabilir. Bu gün benim için kırmızı bir kutu boyamaktı...


                                                Sevgililer günü için güzel bir sevgi kutusu...



Kocaman bir kutu ve için dolduracak kadar sevgi...


Aşkın vazgeçilmez rengi kırmızı, vazgeçilmez sembolü kalp...

Kırmızı kalpli kutu hazır,şimdi içini ya çikolatalarla  ya da kurabiyelerle doldurmak lazım...



26 Ocak 2011 Çarşamba

Hakan için...

Hakan'a borcum vardı,sanırım bir sene geçti,hatta kinci senede yarılandı nerdeyse.Çok yardımları oldu bana,hiç karşılıksız,ben de ona kek yapacaktım,ama sene geçmiş,biraz utandım tabii,neyse en sonunda dün akşam ona bol tarçınlı,bol zencefilli kakakolu bir kek pişirdim. Kek fırında piştikçe  etrafa tarçın ve zencefil kokuları yayılmaya başlayınca,evdeki canavarlar da mutfağa doluşmaya başladı,zar zor ellerinden kurtardım   keki...
Ama karşılığında kurabiye istediler tabii...
İşte nefis bir kurabiye tarifi,hazırlanması çok kolay 15 dakika sürüyor...

Pişmesi de 30 dakika...


DAMLA ÇİKOLATALI KURABİYE


MALZEMELER...
2 Yumurta
1 Su bardağı toz şeker
1 Su bardağından 1 parmak eksik sıvı yağ
2 çorba kaşığı kakao
2 Su bardağı tam buğday unu veya kepekli un
1 Paket kabartma tozu
1 Paket vanilya
4 Çorba kaşığı damla çikolata

Malzemelerin hepsini karıştırıyoruz,küçük küçük yauvarlayıp 160 derece ısıltılmış fırında  30 dakika kadar içini çok kurutmadan pişiriyoruz...



Afiyet Olsuunnnn...

23 Ocak 2011 Pazar

Benim Bebeğim...

Çok uzun zamandır bez bebek nasıl yapılır,öğrenmek istiyordum. Sevgili Banu Hanım http://banubebek.blogspot.com/  bebek atölyesi için İzmir'den geldi, tek kelime ile muhteşemdi.



Hava yağmurlu, koyu gri bir  İstanbul'da, ışıl ışıl,rengarenk bir pazar günü geçirdim.


                                     Bez bebek yapmayı da öğrendik,Banu hanım sayesinde...





                                                


                                                      Bebeklerin hepsi birbirinden güzel, benim bebeğimde pek fena olmadı,





Çok güzel bir anı oldu, çok tatlı, çok özel insanlarla tanışma fırsatı oldu aynı zamanda...

Bu da benim bebeğim...



Banu Hanımcım çok yoruldunuz, emeğinize sağlık, herşey için  çok çok teşekkürler...

22 Ocak 2011 Cumartesi

Yeni yıl armağanım...

Sevgili Gülesin'in bana yeni yıl armağanı...


Annesi dikmiş,bu arada çok marifetli bir annesi var, birgün mutlaka tanışmak istiyorum,  çok emek vermiş çok beğendim, ellerine sağlık.
Bende biraz ekleme yaptım...




Bide küçük cüzdan lazım...








 

18 Ocak 2011 Salı

Vişne Likörü...

                                         Vişne zamanı gelir de likör yapılmadan olur mu?


Likör hazırlarken bahçedeki vişnelerin  toplanması en zor ama en eğlenceli kısmı, fakat benim en sevdiğim bölümü ise alkol ile hazırlanan en son kısmı.Hani miktarı ayarlamak için biraz alkol eklenir,bir yudum tadına bakılır, biraz daha eklenir,bir daha tadına bakılır ve derken ne de güzel çakırkeyf olunur. 

MALZEMELER:
1kg vişne
                    4 su  bardağı toz şeker
                    1 adet hindistan cevizi
       5 adet zencefil
              3 adet kabuk tarçın
       8 adet karanfil
        4 su bardağı su

vişneleri yıkayın,saplarını ayıklayın, geniş ağızlı bir cam kavanoza bir kat vişne, bir kat şeker olarak doldurun. Bütün baharatları bir parça tül içine koyup bağlayın ve kavanozun içine koyarak ağzını kapatın, gölge ve serin bir yerde üç ay kadar bekletin. ne kadar uzun bekletirseniz o kadar lezzetli olur.
Kullanacağınız zaman ise vişnelerin suyunu süzüp,içine bir çay bardağı kanyak  ilave edin.İstediğiniz sertliğe göre kanyak miktarını artırabilirsiniz.kanyak yerine votka veya etil alkol kullanablirsiniz ama kanyakla hazırladığınız likörün tadı daha lezzetli olur.
En son olarak bol köpüklü kahvenin yanında bir parça çikolata ile  tadılmaya hazır...

16 Ocak 2011 Pazar

Üşümek güzeldir...

Kurşuni bir hava, kasvetli,soğuk, hafif yağmur çiseliyor, şehrin üstüne çökmüş hüzün havası...Üşüdüm biraz...


Yanında seni ısıtacak biri varsa,üşümek gerçekten güzeldir...



Puslu bir İstanbul sabahında...

Bir maniniz yoksa kahveye bekliyorum.Kahve taze Kurukahveci  Mehmet Efendi'den,

lokumlar çifte kavrulmuş, Hacı Bekirden,


Bize kalan ise hoş sohbet...Kahvenizi nasıl alırdınız??

15 Ocak 2011 Cumartesi

Eminönü Sevdası...

Hani bazen  yalnız,huzursuz ve kırgın uyanırsınız bazı sabahlara.Oysa belirli bir sebebi yoktur. Bir dost,bir arkadaş,biraz huzur ararsınız,öyle uyandım işte ben de bu sabah... Bir dost bir arkadaş bulamayınca yanıbaşımda ben de huzuru bulmak istedim Eminönü'nde.



Eminönü,Sultanhamam her zaman bana huzur vermiştir.Bu semtin dokusu,kokusu,telaşlı sokakları, büyülüdür, sihirlidir sanki, buram buram nostalji kokar.
Kadıköy den güzel bir motor sefası...Sabah çayı,yeni demlenmiş, miss gibi,


ve martılar eşliğindeKadıköyü geride baırakıp demir aldık Eminönü'ne...



Hava da çok güzel,biraz soğuk ama güneş pırıl pırıl,güneşin parlaması soğuğu unutturuyor.
Motordan iner inmez balık kokuları karşılıyor sizi.Simitçiler...



Turşucular...


Lokmacılar...


Ama en güzeli ise kestaneciler...


Mısır çarşısının girişinde,pastırma ve baharat kokuları arasında,

Sıcacık çıtır çıtır kestane keyfini burada yaşamanında tadı bir başka...


Her köşede ayrı bir tarih,her köşede ayrı bir renk,resmen büyülüyor insanı,seviyorum ben buraları...


Mısır çarşısına yayılan o muhteşem koku, Kuru Kahveci Mehmet Efendinin önünde götürüyor beni, yeni kavrulmuş kahve kokusunu içime çeke çeke sıra bekleyip hiç aklımda yokken kahvenin o misss kokusuna kapılıp, kahve aldıktan sonra Mısır Çarşısının kokusunu içime çeke çeke tahtakaleye doğru yürüdüm...

Yeni caminin güvercinleri...

Kıyıda köşede kalmış,gizlenmiş öyle çok lezzet varki keşfedilmeyi bekleyen...Kıyıda köşede kalmış fakat tadından lezzetinden hiç bir şey kaybetmemiş.Gizli saklı sevdalar gibi...


Buralara kadar gelip hacı Bekir'e uğramadan,çiftekavrulmuş lokum ile fındıklı akide şekeri almadan dönmek olmaz tabiki...


Hacı Bekir'in lokumları şekerlemeleri kadar ünlü olan, demirhindi şerbetinin en güzeli de burada içilir.
Güzel bir günün sonunda hayatı koklamanın mutluluğu ve damağımda demirhindi şerbetinin enfes tadı eşliğinde,huzuru yakalamış olarak dönüyorum.



Dönüş yolunda kız kulesi,martılar,bembeyaz köpüklerle veda ediyor,


Haydarpaşa Garı, İstanbul'un ön kapsısı,özlemlerin kavuşmalara dönüştüğü muhteşem mekan,biraz yara aldıysa da  tüm ihtişamıyla arkamda kalıyor,

Balık ekmek keyfi ise bir daha ki Eminönü seferine kaldı.Eşlik etmek isteyenlere duyrulur...